Ana içeriğe atla

İlkler unutulmazmış ama gerçek öyle değil


Otomobil sözcüğü Türkçe'ye, Yunanca autós (kendi) ve Latince mobilis (hareket eden) sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulan ve başka bir hayvan ya da araç tarafından itilmek ya da çekilmek yerine kendi kendine hareket eden araç anlamına gelen Fransızca automobile sözcüğünden geçmiştir.

Otomobil tek bir kişi tarafından bulunmamıştır, yaklaşık yüzyıl boyunca dünyanın dört bir yanında ortaya çıkan buluşların bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Modern otomobilin ortaya çıkışının yaklaşık 100.000 patent alımı sonrasında gerçekleştiği tahmin edilmektedir.

Otomobilin tarihi 19. yüzyılda enerji kaynağı olarak buharın kullanılmasıyla başlar ve içten yanmalı motorlarda petrolün kullanılmasıyla devam eder. Günümüzde alternatif enerji kaynakları ile çalışan otomobillerin üretilmesi konusunda çalışmalar hız kazanmıştır.

Roger Bacon, 13. yüzyılda Guillaume Humbert'e yazdığı bir mektupta at ile çekilmeden, hayal bile edilemeyecek hızda hareket eden bir aracın yapılabileceğinden söz eder. Sözcük anlamına uygun olarak kendi kendine hareket eden ilk araç büyük olasılıkla 1679 - 1681 yılları arasında Pekin'de Cizvit misyoner Ferdinand Verbiest tarafından Çin imparatoru için bir oyuncak olarak yapılan küçük buharlı araçtır. Bir oyuncak olarak tasarlanan bu araç, küçük bir ocağın üzerinde yer alan buhar kazanı, buharın hareket ettirdiği bir çark ve dişliler ile hareket ettirilen küçük tekerleklerden oluşmaktaydı.



Leonardo da Vinci'nin 15. yüzyıla ait Codex Atlanticus adlı yapıtında atsız hareket eden bir aracın ilk çizimleri yer almaktadır. Da Vinci'den önce ise, Rönesans dönemi mühendisi Francesco di Giorgio Martini çalışmalarında kabaca dört tekerlekli bir araca benzeyen ve "otomobil" adı ile anılan bir çizime yer vermiştir.

1769'da Fransız Nicolas Joseph Cugnot Ferdinand Verbiest'in düşüncesini hayata geçirmiş ve 23 Ekim'de buhar kazanı ile çalışan ve "fardier à vapeur" (buharlı yük arabası) adını verdiği aracı çalıştırmıştır. Kendinden tahrikli 7 metrelik bu araç ağır topların taşınması amacıyla Fransız Ordusu için geliştirilmiştir. Yaklaşık olarak saatte 4 km. hıza ulaşan fardier 15 dakikalık bir otonomiye sahipti. Direksiyonu ve freni olmayan ilk araç deneme sırasında kaza eseri bir duvarı yıkmıştı.


Fransa'nın o dönem Dışişleri, Savaş ve Donanma Bakanı olan Choiseul Dükü bu proje ile yakından ilgilenir ve 1771'de ikinci bir model üretilir. Ancak Dük, beklenenden bir yıl önce görevinden ayrılır ve halefi fardier ile ilgilenmek istemez. Depoya kaldırılan araç 1800'lü yıllarda Topçu Genel Komiseri L.N. Rolland tarafından ortaya çıkarılır ama Napolyon Bonapart'ın ilgisini çekemez.


Fransa dışında diğer ülkelerde de benzer araçlar üretilmiştir. Ivan Kulibin, Rusya'da 1780'lerde pedallı ve buhar kazanı ile çalışan bir araç üzerinde çalışmaya başladı. 1791'de tamamlanan üç tekerlekli bu araç modern otomobillerde görülen volan, fren, vites kutusu ve yataklar gibi özelliklere sahipti. Ancak, Kulibin'in diğer buluşlarında olduğu gibi hükûmet bu aracın potansiyel pazar olanağını göremediği için çalışmalar daha öteye gidememiştir.ABD'li Oliver Evans yüksek basınç ile çalışan buhar makinelerini ortaya çıkarmıştır. Fikirlerini 1797'da sergilemiştir ama çok az kişi tarafından desteklenmiş ve buluşu 19. yüzyılda önem görmeden önce ölmüştür. İngiliz Richard Trevithick, 1801'de buhar ile çalışan üç tekerlekli ilk İngiliz aracını sergilemiştir. "London Steam Carriage" adını verdiği bu araçla Londra caddelerinde 10 mil boyunca yol alır. Direksiyon ve süspansiyon ile ilgili temel sorunlar ve yolların durumu otomobilin bir taşıma aracı olarak kenara itilmesine ve yerini demiryollarına bırakmasına neden olur. Diğer buharlı otomobil denemelerinin arasında 1815'te Çek Josef Bozek tarafından yapılan ve yağ ile çalışan bir buharlı araç ile 1838'de İngiliz Walter Hancock tarafından yapılan dört kişilik buharlı fayton sayılabilir.
Buharlı makineler alanındaki gelişmeler sonucunda yol araçları üzerine yeniden çalışmalara başlanmıştır. Demiryollarının gelişmesinde öncü olan İngiltere'nin buharlı yol araçlarının gelişmesinde de başı çekeceği düşünülse de 1839'da çıkan ve buharlı araçların hızını saatte 10 km ile kısıtlayan yasa ve otomobillerin önünden kırmızı bayraklı bir kişinin gitmesini zorunlu kılan "Locomotive Act" bu gelişmeye ket vurmuştur.

Dolayısıyla buharlı otomobiller Fransa'da gelişimine devam etmiştir. Buharlı tahriğin örneklerinden biri 1873'te Amédée Bollée tarafından piyasaya sunulan ve ilk gerçek otomobil sayılabilecek olan L'Obéissante'tır. Bu araç on iki kişiyi taşıyabilmekte ve saatte 40 km hız yapmaktaydı. Bollée daha sonra 1876'da dört tekerden tahrikli ve yön verebilen buharlı bir yolcu arabası tasarladı. La Mancelle adını verdiği 2,7 tonluk bu araç önceki modelden daha hafifti ve rahatlıkla saatte 40 km'nin üzerine çıkabiliyordu. Paris'te Dünya Fuarı'nda sergilenen bu iki araç demiryolları kategorisine alınmıştır.

1878'de Paris Dünya Fuarı'nda sergilenen bu yeni araçlar hem halkın hem de büyük sanayicilerin ilgisini çekmiştir. Özellikle Almanya'dan olmak üzere her yerden siparişler alınmaya başlanmış ve 1880'de Bollée Almanya'da da bir şirket kurmuştur. 1880 ile 1881 yıllarında Bollée Moskova'dan Roma'ya, Suriye'den İngiltere'ye dünyayı gezerek modellerini tanıtır. 1880'de La Nouvelle adı verilen, iki vitesli ve 15 beygir gücünde bir buhar motoruna sahip yeni bir model çıkarılır.

1881'de altı kişilik ve saatte 63 km hıza ulaşan "La Rapide" modeli piyasaya sunulur. Bunu diğer modeller de izler ancak ağırlığa oranla elde edilen performansa bakıldığında buharlı tahriğin bir çıkmaza doğru gittiği görülür. Bollée ve oğlu Amédée alkol ile çalışan bir motor ile denemeler yapsalar da sonuçta içten yanmalı motor ve petrol kendini kabul ettirir.

Motorlarda sağlanan gelişmeler sonucunda bazı mühendisler buhar kazanının boyunu küçültmeye çalıştı. Bu çalışmaların sonunda, 1889 Dünya Fuarı'nda Serpollet - Peugeot tarafından gerçekleştirilen ve otomobil ile üç tekerlekli motosiklet arasında sayılan ilk buharlı araç sergilendi. Bu gelişme "anlık buharlaşma" sağlayan kazanı geliştiren Léon Serpollet sayesinde elde edilmiştir. Serpollet ayrıca kendi geliştirdiği araç ile birlikte ilk Fransız sürücü ehliyetinin de sahibi olmuştur. Hem sahip olduğu şasi hem de o dönemdeki kullanım tarzı bakımından bu üç tekerlekli araç otomobil olarak değerlendirilir.




Bu kadar çok prototipe rağmen otomobilin gerçek anlamda yerini bulması için 1860'larda otomobil tarihinde çığır açacak olan buluşun yapılmasını beklemek gerekmiştir. Bu önemli buluş içten yanmalı motordur.

İçten yanmalı motorların öncülü sayılan, içinde bir piston bulunan metalik silindirden oluşan bir düzenek 1673'te Paris'te fizikçi Christiaan Huygens ve asistanı Denis Papin tarafından geliştirilmiştir. Alman Otto von Guericke'in geliştirdiği prensipten yola çıkan Huygens, vakum için hava pompasından değil, barutun ısıtılmasıyla elde edilen bir yanma sürecinden yararlanmıştır. Hava basıncı pistonun ilk konumuna dönmesini sağlar ve böylece bir kuvvet oluşturur.

İsviçreli François Isaac de Rivaz 1775'lere doğru otomobilin gelişimine katkıda bulundu. Yaptığı buharlı birçok otomobil esneklikten yoksun olmaları nedeniyle başarılı olamasa da "Volta tabancası"nın çalışmasından esinlenerek yaptığı içten yanmalı motora benzeyen bir düzeneğe 30 Ocak 1807'de patent aldı.

Belçikalı mühendis Étienne Lenoir 1859'da "Gazlı ve genleşmiş havalı motor" adı altında iki zamanlı içten yanmalı bir motorun patentini alır ve 1860'ta elektrik ile ateşlenen ve su ile soğutulan ilk içten yanmalı motoru geliştirir. Bu motor ilk olarak gazyağı ile çalışıyordu ama daha sonra Lenoir gazyağı yerine petrol kullanılmasını sağlayan bir karbüratör bulur. En kısa zamanda yeni motorunu denemek isteyen Lenoir, kaba bir otomobile bu motoru yerleştirir ve Paris'ten Joinville-le-Pont'a kadar yolculuk yapar.


Ancak hem malî kaynakların hem de motorun veriminin yetersizliğinden ötürü Lenoir araştırmalarına son vermek zorunda kalır ve motorunu sanayicilere satar. İlk Amerikan petrol kuyusu 1850'de açılsa da petrolü kullanan etkili bir karbüratör George Brayton tarafından ancak 1872'de yapılır.

Gaz sıkıştırmasından yoksun olması nedeniyle verimliliği çok kötü olan Lenoir'ın buluşunu Alphonse Beau de Rochas iyileştirir ve bu sorunu emme, sıkıştırma, yanma ve egzozdan oluşan dört zamanlı bir termodinamik çevrim geliştirerek aşar. Teorisyen olan Beau de Rochas çalışmalarını gerçek hayata uygulayamaz. 1862'de patent alır ama maddî zorluklar nedeniyle koruyamaz ve ancak 1876'da ilk dört zamanlı içten yanmalı motorlar ortaya çıkar. Dört zamanlı çevrimin teorisinin Beau de Rochas tarafından ortaya konması sonucu içten yanmalı motorlardan gerçekten yararlanılmaya başlanır. Alman Nikolaus Otto, 1872'de Beau de Rochas prensibini uygulayan ilk mühendis olur ve bu çevrim artık "Otto çevrimi" olarak bilinmeye başlar.

Beau de Rochas tarafından bulunan prensibe uygun olarak çalışan ilk motor, 1876'da Deutz şirketi adına Alman mühendis Gottlieb Daimler tarafından geliştirilmiştir. 1889'da René Panhard ve Émile Levassor ilk defa dört kişilik bir araca dört zamanlı içten yanmalı bir motor takar.

Édouard Delamare-Deboutteville gaz ile beslenen motora sahip aracı ile 1883'te yola çıkar ama gaz besleme hortumu ilk deneme sırasında patlayınca gaz yerine benzin kullanır. Benzin kullanabilmek için fitilli bir karbüratör bulur. 1884 Şubat ayında yola çıkan bu otomobil Karl Benz'in otomobilinden önce olmasına karşın doğru düzgün çalışamaması ve kısa kullanımları sırasındaki patlamalar nedeniyle "otomobilin babası" olarak Delamare-Deboutteville genel olarak kabul görmemektedir.


Tarihin ilk otomobilinin hangisi olduğunu söyleyebilmek oldukça zor olsa da genel olarak Karl Benz tarafından üretilen Benz Patent Motorwagen ilk otomobil olarak kabul edilir. Ancak Cugnot'nun "Fardier"sini de ilk otomobil olarak kabul edenler vardır. 1891'de Panhard ve Levassor Paris sokaklarında Benz motoruyla donatılmış ilk Fransız otomobilleriyle dolaşmaktaydı. 1877'de 4 zamanlı ve 1 beygir gücüne sahip motoru olan bir otomobil geliştiren Alman Siegfried Marcus ise ilk otomobil ile ilgili tartışmaların dışında kalmıştır.

"Pyréolophore", 1807'de Niepce Kardeşler tarafından geliştirilen bir motor prototipidir. Bu prototipin üzerinde yapılan değişiklikler sonucunda Rudolf Diesel tarafından geliştirilen Dizel motor ortaya çıkmıştır. "Pyréolophore" ısı ile genleşen hava ile çalışan bir motor tipidir ve buhar makinalarına yakındır. Ancak bu motor ısı kaynağı olarak yalnızca kömür kullanmamıştır. Niepce kardeşler ilk olarak bir bitkinin sporlarını kullanmış daha sonra içine petrol eklenmiş kömür ve reçine karışımı kullanmışlardır.

1880'de Fransız Fernand Forest ilk düşük basınç ateşleme manyetosunu bulur. Forest'nin 1885'te bulduğu sabit seviyeli karbüratör yetmiş yıl boyunca üretimde kalmıştır. Ama Forest'nin otomobil tarihindeki yeri içten yanmalı motorlar üzerinde yaptığı çalışmalarıdır. 1888 yılında 6 silindirli motoru ve 1891'de 4 dik silindirli ve subap kumandalı motoru bulmuştur.

Otomobilin oldukça fazla yakıt kullanması, yakıt ikmali için yöntemlerin geliştirilmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Kullanıcılar, yolculuk sırasında eczacılardan sağladıkları yakıtı kendileri taşımaktaydı. Çalıştığı atölyede sürekli olarak benzin ile iç içe olan Norveçli John J. Tokheim, etrafta sürekli kıvılcımlar çıkan bir yerde bu yanıcı sıvının saklanmasının tehlikelerinin farkındaydı. Fabrikanın dışında yer alan ve değiştirilmiş bir su pompasına bağlı bir stoklama yeri yaptı. Buluşunun sağladığı avantaj ne kadar yakıt verildiğinin de bilinmesidir. 1901'de aldığı patent ile ilk benzin pompası ortaya çıkar.



Bu dönemde bir başka önemli buluş daha yapılır: Otomobil lastiği. Édouard ve André Michelin kardeşler, büyükbabaları tarafından Clermont-Ferrand'da kurulan ve bisiklet fren pabucu üreten "Michelin et Cie" şirketini devralır ve ilk otomobil lastiğini geliştirirler. 1895'te bu buluşu kullanan ilk otomobil "L'Eclair"i yaparlar. Bu aracın lastikleri 6,5 kg'ye şişirilmişti ve ortalama saatte 15 km hızla giden bir otomobil üzerinde 150 km'de yıpranmaktaydılar. İki kardeş birkaç yıl içinde tüm otomobillerin bu lastikleri kullanacağından emin olurlar. Tarih onları haklı çıkarmıştır.

Ardından birçok buluş daha ortaya çıkar. Fren sistemi ve direksiyon sistemi oldukça gelişir. Tahta tekerlekler yerine metal tekerleklere geçilir. Zincir ile güç iletimi yerine transmisyon aksı kullanılmaya başlar. Soğukta motorun çalışmasını sağlayan bujiler ortaya çıkar.

Bu dönemden itibaren araştırmalar ve teknolojik buluşlar hızla ilerleme kaydetti ama aynı zamanda otomobil kullanıcıları ilk zorluklarla karşılaşmaya başladı. Bir lüks obje sayılan otomobile sahip olabilenler, kötü yol şartları ile karşı karşıya kaldı. Yalnızca motoru bile çalıştırabilmek başlı başına bir zorluk sayılıyordu. Otomobil kötü hava şartlarına ve toza karşı sürücü ve yolcuları koruyamıyordu.

Birçok sanayici bu yeni buluşun potansiyelinin farkına varmıştı ve her gün yeni bir otomobil üreticisi günyüzüne çıkmaktaydı. Panhard & Levassor 1891'de kuruldu ve ilk seri otomobil üretimine başladı. 2 Nisan 1891'de bir Panhard & Levassor kullanarak otomobili keşfeden Armand Peugeot kendi şirketini kurdu. Marius Berliet 1896'da çalışmalarına başlar ve Louis Renault kardeşleri Fernand ve Marcel'in yardımlarıyla ilk arabasını Billancourt'da yapar. Otomobil mekaniği ve performansı konusunda birçok ilerleme kaydedilerek gerçek bir endüstri kurulmaya başlar.

20. yüzyılın otomobil üretim rakamlarına bakıldığında Fransa'nın başı çektiği görülür. 1903'te Fransa'da 30,204 adet otomobil üretimiyle dünya üretiminin %48.77'sine sahipti. Aynı yıl ABD'de 11,235, İngiltere'de 9,437, Almanya'da 6,904, Belçika'da 2,839 ve İtalya'da 1,308 otomobil üretilmiştir. Peugeot, Renault ve Panhard ABD'de satış büroları açmıştı. 1900 yılında Fransa'da 30, 1910'da 57 ve 1914'te 155 otomobil üreticisi bulunmaktaydı. ABD'de ise 1898 yılında 50 ve 1908'de 291 otomobil üreticisi vardı.

Otomobil endüstrisi hızla gelişir. Fransa otomobil tasarımında öncü olduğu kadar, ABD'de de otomotiv endüstrisinde öncüdür. ABD otomotiv endüstrisi Ford ve General Motors ile hızlı bir yükseliş yakalar. Bu başarının altında standardizasyon, işçilik ekonomisi, işletmelerin bir araya gelmesi gibi faktörler yatmaktadır. Birçok ABD otomotiv devi 1920-1930 arasında ortaya çıkar: Chrysler 1925'te, Pontiac 1926'da, LaSalle 1927'de, Plymouth 1928'de kurulur.


Gelişen teknoloji ve artan talep üzerine otomotiv sektörü yeni markalar ve yeni modellerle her geçen gün gelişmeye devam etmektedir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar

A, B, C, D, E... Otomobil Segmentleri...

Otomobil Segmenti Nedir Bu yazımızıda sizlere aşağıdaki otomobil segmentleri hakkında özet bilgi vereceğiz. Keyifli okulamalar. A Segment - Basic – Mini Sınıf – Minicar – Şehir Arabası – Economy Car – City Car B Segment - Small – Küçük Sınıf Otomobiller – Küçük Aile Arabası C Segment - Lower Medium – Alt Orta Sınıf Otomobiller D Segment - Upper Medium – Üst Orta Sınıf  Otomobiller E Segment – Executive – Üst Sınıf  Otomobiller F Segment - Luxury – Lüks Sınıf  Otomobiller S Segment - Sports – Spor Otomobiller M Segment - Multi Ourpose Otomobiller J Segment - Sport Utility Otomobiller Otomobiller birbirleri ile kolay kıyaslanması amacıyla farklı sınıflara ayrılmaktadır. ABD’nin aksine Avrupa ülkeleri düzeyinde bu konuda belirli bir kural-yönetmelik bulunmamaktadır. Otomobillerin sınıfları bilinen marka ve modellerin kıyaslanması yoluyla tanımlanmaktadır. Örneğin Volkswagen Polo, Golf ve Passat iç hacim ve ebat farklılıkları nedeniyle farklı sınıfl...

Hibiskus (Mekke gülü,Nar çiçeği) Nedir ve Faydaları Nelerdir ?

Hibiskus Nerede Yetişir Anavatanı Neresidir? Hibiskus’un latince adı Kerkedeh’dir. Kerkedeh ise Sudan çöllerinde yetişen susuzluk gideren bir bitkidir. Zaten latince ismi olan Hibiskus da vücuda şifa veren, ferahlatan anlamındadır.Çay gibi demlenip içilir. Sudan’ın geleneksel bir içeceğidir. Halk dilinde yaprakları güle benzetildiği için Mekke gülü ya da Nar çiçeği olarak da bilinmektedir. “Agua de Jamaica” veya “Jamaika Gülü” adı verilen “hibiscus sabdariffa” bitkisi Jamaika, Meksika, Orta Amerika, Güney Amerika ve Karayip adalarına özgü bir bitkidir. Jamaika’da genellikle zencefil ile birlikte karıştırılıp, çay veya soğuk içecek olarak tüketilir. Hibiskus çayı “ekşi çay” olarak da bilinir. Yağları Yakıyor İçeriğinde yüksek oranda C vitamini bulunduran nar çiçeği, vücudun güçlenmesini ve yağ hücrelerinin yakılarak yok edilmesini sağlıyor. Özellikle basen, göbek, bel çevresinde birikmiş yağlar için nar çiçeği çayı faydalı etki gösteriyor. Kan Şekerini Düzenliyor. Bilimsel ar...

Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım - How To Knitting Increase And Decrease 1

Örgümüzü kol altına kadar istediğimiz uzunluğa varana dek örüyoruz. Netten Yazar - Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım Sonra şişimize 5 ilmek atıyoruz. Bunun İçin baş parmak yardımıyla bir halka oluşturup şişten geçiriyoruz. ( Başka bir ilmek atma şeklini yarın sizlerle paylaşacağım inşaallah.) Netten Yazar - Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım Sonra ilmeğimizi ipi çekip sıkılıyoruz. Netten Yazar - Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım Bu 5 ilmeği attıktan sonra ilk 4 tanesini örüyoruz. 5. ilmek ile 6. ilmeği yani ( 5 ilmek atmadan önceki ilk ilmeğimizi ) beraber örüyoruz. Netten Yazar - Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım Netten Yazar - Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım Netten Yazar - Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım Şimdi örgümüzü çeviriyoruz. Netten Yazar - Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım Netten Yazar - Yelek Kol Kesimi Resimli Anlatım Sol taraftaki ilk ilmeği örmeden sağ şişe aldık ve düz idi. Bu yüzden ipi kendimizden tarafa al...

Düz Dar Etek Kalıbı Çizimi

Öncelikle lazım olacak malzemeleri ve bilgileri edinelim  Parşömen kağıdı, A4 kağıdı, cetvel , riga cetveli , kağıt makası , mezura , kalem Bel ölçüsü = 70 cm  Kalça ölçüsü = 94 cm  Kalça düşüklüğü = 20 cm Etek boyu = 55 cm Arka Kalça Hattı Uzunluğu Kural: (Kalça Ölçüsü / 4) + 1 =  24,5 cm =(94/4)+1 = 24,5 cm Ön Uzunluk Kural: (Kalça Ölçüsü / 4) - 1= 22,5 cm =(94/4)-1 = 22,5 cm Pens Hesaplaması Kural: (Kalça Ölçüsü - Bel Ölçüsü) / 2 = 12 cm   =( 94 – 70 ) / 2 = 12 cm 12 yi kural dahilinde 4 parçaya ( Ön , Ön Yan , Arka Yan , Arka   ) dağıtıyoruz. Kural 1: En az pens Önde , En fazla Yanlarda , Fazla Arkada olmalı. Kural 2: Ön Yan ve Arka Yan eşit olmalı. (Ön Yan = Arka Yan) Oranlar isteğe bağlı değişebilir, önemli olan kurallara uymasıdır. Uygulama : Anlaşılması kolay olsun diye A4 kağıdına eşel cetveli ile çizdim.Aynı şekilde parşömen kağıdına uygulayarak kalıbınızı çıkarabilir...

Boncuktan Salon Takımı Nasıl Yapılır ? Grafikli Anlatım

Gerekli malzemeler: Çizmeli Naylon ip , Pense , 1 kilo Cam kum boncuk , 1/2 kilo Cam boru boncuk , Makas , Çakmak , Boncuk iğnesi. Motifimize başlamadan önce, ipin dolaşmaması için ipi gerdirmeyi unutmayalım ! 2.85 cm ip keselim ve iki kat yapıp bağlıyalım. Sökülmemesi için ucunu çakmakla yakıyoruz.Şimdi ipliğimize 12 boncuk geçirelim. İğnemizi en baştaki boncuğun içinden geçirip halka yapalım. Sonra iğneye ( 1 boru 3 kum 1 boru ) geçirip Halkamızın ikinci boncuğundan iğnemizi geçirip çıkartalım. Geri dönüp iğnemizi son taktığımız boru boncuğun içinden geçirip borunun üstüne çıkıyoruz. 3 Kum 1 Boru takıp halkamızdaki üçüncü boncuktan geçiyoruz.Tekrar son taktığımız borunun içinden geçip tepeye çıkyoruz.12 kum boncuk bitene kadar bu işlemi tekrarlıyoruz. bitirişi yaparken İlk başladığımız yerle birleştiriyoruz.3 kum ipimizdeyken ilk başladığımız 3 lü nün birinci boncuğundan girip ikinci boncuğundan (yani orta boncuktan) çıkıyoru...

İlk Defa Başlayacaklar için Uçak Yolculuğu

Merhaba, Bugün, uçak yolculuğu yapacaklar için genel bilgiler vermeye çalışacağız.  Deneyimlerimizi aktarmya çalışacağız, gene de her türlü bilgiyi ucuş yapacağınız havayolundan almanız sizin için daha yararlı olur. Yapacağınız herhangi bir yanlıştıktan ötürü de sorumluluk kabul etmiyoruz. -Uçuş süreci dört temel adımdan oluşur: 1. Havalimanına Geliş : Uçağınızın kalkış vaktinden; yurtiçi uçuşlar için en az iki saat, yurtdışı uçuşlar için en az 3-4 saat (pasaport kontrolü yüzünden) öncesinden havalimanına varmanızı tavsiye ederiz. 2. Giden Yolcu Girişi: Adı üstünde bulunduğunuz havalimanından başka yere gitmek isteyen yolcuların havalimanına girdiği yerdir. Bir çeşit x-ray cihazı ile vücut ve eşya taraması yapılır. Aramaya girmeden önce üstünüzde taşıdığınız her eşyayı, varsa, yedek bir çantaya atmanızı tavsiye ederiz. Bunun sebebi ise üst aramasında, elbise, ayakkabı ve gözlük hariç sanırım, hiçbir eşyayı üzerinizde taşımanıza izin verilmez. Yurtiçi uçuşlard...

Karekök İki'nin İrrasyonel Olduğunun İspatı

Öncelikle rasyonel ve irrasyonel sayılarının tanımını yapalım: Rasyonel sayı: Payı ve paydası tamsayı olan bir kesir olarak ifade edilebilen, bir diğer değişle virgülden sonraki belirlenebilen kısımdır. 1/2, 0,75, 0,50, 2 bunlara verilebilecek örneklerdir. İrrasyonel sayı: Payı ve paydası tamsayı olan bir kesir olarak yazılamayan sayılardır. Virgülden sonraki kısmı belirlenemez. Pi sayısı ve e sabiti, bunların en meşhur örneklerinden biridir. Şimdi karekök iki'nin irrasyonel olduğunun ispatına geçelim. Bunu yaparken karekök ikinin neden rasyonel olamayacağını ispatlayacağız: Kök ikinin , a ve b tam sayı olacak şekilde, a/b şeklinde ifade edilebildiğini düşünelim. Ayrıca, a ve b'nin aralarında 1'den başka ortak böleni olmadığını varsayalım (bu varsayımımız doğrudur, çünkü aralarında ortak böleni olsa bile a veya/ve b sadeleştirilip aralarında asal yapılabilir). Kök iki = a/b (1) Denklem (1) de eşitliğin her iki tarafının karesini alırsak ve...

Akü Takviyesi

Bir sabah uyandınız. Aracınıza gittiniz. İşe geç kalmış olabilir, çocuğunuzu okula bırakmak zorunda kalabilir ya da herhangi bir sebebiniz olabilir. Koltuğa oturdunuz. Anahtarı kontağa taktınız. O da ne! Göstergeler açılmadı. Açılsa bile pır pır edip duruyor. Ayrıca marş basmıyor ve farlar sönükleşiyor . Başınızı direksiyona boşuna vurmayın, % 99 akünüz bitmiştir. Böyle zor bir durumla hepimiz karşılaşabiliriz. Bu yazımda akünün bitme sebepleri ve yapılacak işlemlerden bahsetmek istiyorum. Akü: Akü kelimesi Akümülatör'ün kısaltmasıdır. Elektrik enerjisini kimyasal enerji olarak depolayan ve gerektiğinde bunu yine elektrik enerjisine dönüştüren enerji kaynağıdır. Otomobillerde marş sistemini, ateşleme sistemini, ışıkları ve diğer doğru akım devrelerini çalıştırır. Akülerde standart olarak kurşundioksit içeren pozitif plakalar, saf kurşun içeren negatif plakalar, sülfirik asit (%39) ve saf su karışımı (%61) elektrolit bulunur. Akü Neden Biter? Akünün boşalma sebepl...

Çekirgeler Hakkında Önemli Bilgiler

Yaşadığı yerler: Sıcak bölgelerde . Tarla, çayır ve su kenarlarında rastlanır. Özellikleri: Arka bacakları uzun ve sıçrayıcı özelliktedir. Ekinler için zararlıdırlar. Göçmen olanları, 5-6 cm veya daha uzunları vardır. Ömrü: Dört ay kadardır. Çeşitleri: Tarla, yeşil, değnek, İtalyan, Mısır, Afrika göçmen çekirgesi en meşhurlarıdır. Düzkanatlılar (Orthoptera) takımına bağlı böcekler. Ağız parçaları kesici ve çiğneyici olup, çoğunlukla nebâtî, bâzan da hayvânî maddelerle beslenirler. Uzun yapılı başlarının yanlarında bir çift iri petek göz ve alınlarında üç adet basit (osel) göz vardır. Bir çift olan antenleri, bâzılarında kısa, bâzılarında uzun olup, dokunma ve kokuya duyarlı kıllarla bezenmiştir. Çok uzak mesâfelerden rüzgârın getirdiği nebâtî besinlerin kokularını alırlar.  Üç parçalı göğüs kısımlarının her bölümünden bir çift bacak çıkar. Kanatlar da göğsün son iki halkasında yer alır. Üç çift bacağın ilk iki çifti yürümede, iri ve daha güçlü olan son çifti sıçramada kull...

ABS, ESP, VSA... Nedir bunlar?

Günümüzde otomobillerin sahip oldukları teknik özellikleri simgeleyen terimlerden bahsetmek istiyorum. Otomobillerin donanımlarını ve teknolojik özelliklerini anlatan ifadeler, yabancı dillerdeki kullanımlarına göre kısaltıldığı için anlaşılması güçleşiyor. Üstelik, aynı teknik özellikler, üreticiler tarafından farklı isimlerle de anılabiliyor. Aynı özellik, bir otomobil markasında farklı, diğer markada farklı isimlendirilebiliyor. Genelde sürüş güvenliğiyle ilgili bu terimlere kısaca değinelim; ABS (Antiblock Brake System) ABS , sürücülere, tekerlekler kilitlenmeden fren yapma olanağı sağlayan, bu sayede aracın manevra ve kontrol yeteneğini artırarak sürücüye yardımcı olan sistemi ifade ediyor. ASR (Acceleration Slip Regulation) Kısaca antipatinaj sistemi olarak de çevrilebilen ASR , araçta patinaja geçildiğinde çekiş olan tekerleklere giden gücü kontrol ederek tutunmayı sağlıyor. Bu sistem, bazı markalarda '' EDL -Elektronik Diferansiyel Kilidi'' olar...