Yazar
Halide Edip AdıvarRomanın Konusu
İzmirli Ayşe etrafında, Anadolu'da, önce çetelerle başlayan, sonra düzenli ordu ile devam eden ve zaferle sonuçlanan Türk Kurtuluş savaşının hikâyesi anlatılır.
Olay Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden itibaren başlayıp kurtuluş savaşı yıllarını kapsıyor. Olaylar İstanbul- Sultan Ahmet, İzmir, Eskişehir, Ankara, hastane odası ve bütün Anadolu’da geçiyor.
Olay Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden itibaren başlayıp kurtuluş savaşı yıllarını kapsıyor. Olaylar İstanbul- Sultan Ahmet, İzmir, Eskişehir, Ankara, hastane odası ve bütün Anadolu’da geçiyor.
Kitabın Özeti
Romanın hemen hemen tamamı Peyami'nin hatıra defterinden ibarettir. Peyami Ankara'da Cebeci Hastanesi'nde yatarken 4 Teşrinisani 17 Kanuni evvel tarihleri arasında kırk üç gün zarfında hatırladıklarını bir deftere yazmıştır. Bunun dışında yine Peyami'nin ağzından İhsan ile Cemal'i hatırlayan on bir sayfalık bir bölüm ile Peyami öldükten sonra onun yaşadıklarını bildiren tek sayfalık bir sonuç bölümü vardır. İzmir’in işgali sırasında kocası ve oğlu Yunanlılar tarafından öldürülen Ayşe, bir İtalyan ailenin yanına sığınır; sonra da onların yardımıyla İstanbul’a, akrabası olan Peyami'nin annesinin evine gelir. Hariciye Kaleminde memur olan Peyami de bu evde kalmaktadır. Bir süre sonra Gedik Paşa’da bir başka eve taşınır.Protesto mitingleri yapılmaktadır. İstanbul’da birbirinden farklı çevrelerde bir mücadele arzusu uyanmıştır. Tam bu günlerde İstanbul, İngilizler tarafından işgal edilir.
İşgalciler kendilerine muhalif olanları sürgüne göndermeye başlar. Ayşe’nin evi aranır. Ayşe İstanbullu gençlerin gözünde İzmir'in ve kurtuluşun sembolüdür. Peyami ve arkadaşı İhsan, Ayşe ile birlikte Kuvay-ı Milliye'ye katılmak üzere Anadolu'ya geçerler. Peyami ve İhsan hasta bakıcılık yapan Ayşe'yi içten içe sevmektedirler. Önce Adapazarı, Geyve civarında Halife ordusuyla çarpışırlar. Çeteler de birbiriyle kavga etmektedirler. Kimi padişah taraftarı kimi de Kuvay-ı Milliye yanlısıdır. Bu arada Mehmet Çavuş da aralarına katılır.
Peyami de artık bir işe yaramak ve Ayşe'nin gözüne girebilmek için savaşa fiilen katılmak ister ve Mehmet Çavuş'tan silah kullanmayı öğrenir. Doğançay’dan sonra Eskişehir'e giderler. Kezban da arkalarından daha doğrusu İhsan'ın arkasından; Kezban İhsan’ı; Mehmet Çavuş da Kezban'ı sevmektedir. Mehmet Çavuş, Peyami’yi yaralamak pahasına Kezban'ı kaçırır. Bu arada İhsan ve Peyami Konya ayaklanmasını bastırmak için görevlendirilirler. Mehmet Çavuş artık karşı cephededir ve onun hazırladığı pusuya düşerler. İhsan, Kezban'ın yardımıyla pusudan kurtulur.
Mehmet Çavuş yakalanıp asılır ve Kezban kayıplara karışır. Peyami, Ankara’ya tayin edilir. İhsan , alay kumandanı olur. Birinci ve İkinci İnönü Savaşları kazanılır. Sakarya Savaşı başlar.
Peyami tekrar cepheye ve bir top mermisiyle bacaklarını kaybeder. İhsan ile Ayşe de vurulurlar. Bir çadırda yan yana sedyede yatmaktadırlar. Onları bir köyün küçük ve sessiz mezarlığına gömerler. Cemal de şehit düşer.
Romanın sonuna eklenen bir nottan, Peyami'nin Ankara Cebeci Hastanesi'nde kafasındaki kurşun çıkarılırken vefat ettiğini öğreniriz...
Kitap Hakkında
Eser ilk kez 1922 yılında İkdam ’da (6 Haziran-11 Ağustos 1922 yılları arasında) tefrika edildi. Daha sonra kitap olarak yayınlandı. Yazarın en çok okunan eserlerinden biridir. Eserde Kurtuluş Savaşı adeta belgelenmiştir. Yazarın kendisi de olayların içinde yer aldığından, yakından bildiği bir çok gerçeği güçlü bir mantıkla anlatmaktadır. Sultanahmet mitingi, Düzce olayları bu örneklerden bazılarıdır.Edebiyatçı Cevdet Kudret’e göre Ateşten Gömlek; edebiyatımızda Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış romanların ilki ve hala en güzelidir.
Romanı değerlendiren yazılardan en güzellerinden birini yazmış olan İnci Enginün’ün yazmış olduğu değerlendirmeye göre; roman Sakarya Savaşı’nın hemen ardından yazılmıştır. Ateş’ten Gömlek Cumhuriyet devri romancılığının ilk örneği sayılmaktadır. İngilizceye çevrisi de Halide Edip tarafından yapılmıştır..
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’ya gidince (1921) bir süre Halide Edip Adıvar’da misafir kalmıştır. Adıvar o günlerde Yakup Kadri’nin ‘Ateşten Gömlek’ adında bir ‘Anadolu romanı’ yazmakta olduğunu öğrenince, bu adı çok beğenip, benimsemiş ve Yakup Kadri’den daha önce davranıp, iki ay içinde eserini tamamlamıştır. Böylece Yakup Kadri’nin bulduğu, Hallide Edib’in benimsediği ‘Ateşten Gömlek’ adı hem vatanın içinde bulunduğu felaketi, ne de bu felaketi yaşayan, aşkları, ihtirasları, kıskançlıkları ve vazifeleri arasında kalan insanların ruh çatışmalarının da ifade edildiği bir roman olarak okuyucusuyla buluşur. Halide Edip bu olayı da kitabının başında ‘Yakup Kadri’ye’ başlıklı açık mektupta anlatmıştır. Ayrıca bu konuyu ‘Türk’ün Ateşle İmtihanı’ başlıklı anılarında da anlatmıştır.
Romanı bugün de ilgiyle okutan özelliği Kurtuluş Savaşı’nı bir röportaj sadeliği içinde verebilmesi, canlı bir tarih gibi okunabilmesidir. Sultanahmet mitingi, İstanbul’un işgali, Kuvayı Milliye’ye katılmalar, Hilafetçilerle savaş, çete kuvvetlerinden düzenli orduya geçiş, çekilen acılar, katlanılan fedakârlıklar ancak bunları yakından yaşayan birinin anlatabileceği bir canlılıkla anlatılmıştır. Kitapta savaşı bütün korkunçluğuyla veren pek çok başarılı sahne bulunmakta ve bu bölümler kitabın sevilmesinde çok etkili olmaktadır.
Fethi Naci’ye göre Yazar köylü kızı Kezban’ın İhsan’a duyduğu umutsuz aşkı ve Mehmet Çavuş’un Kezban’a olan aşkını anlatırken çok başarılıdır. Ancak İhsan’la Ayşe’nin duyguları fazla kitabı ve yapmacık olarak anlatılmış. Ona göre Ateşten Gömlek başarılı bir roman değil ama unutulmaz bir tanıklıktır. Romancı bu eserinde Atatürk’ün çetelerden düzenli orduya geçilmesi fikrini de çok kuvvetle işlemiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum yaparak bize yardımcı olursanız çok memnun oluruz. Şimdiden teşekkürler