Güneş Dil Teorisinin, Türk Tarih Tezi`nin okullarda okutulduğu yıllar. O yıllarda Avrupa`da artan milliyetçilik rüzgârının ve Türkiye`de de milliyetçiliğin ve Türklüğün köklerinin ne kadar derinlere indiğini, ne kadar muhteşem olduğunu ve kimliğinin kendine has özelliklerinin bulunduğunu ispatlamak için profesörlerin, üniversitelerin, kurumların çaba sarfettiği (!) yıllar...
1935 yılında Türk Tarih Kurumu`nun seçtiği bir heyet, büyük bir titizlikle İstanbul`da Süleymaniye Külliyesi`nde olan Mimar Sinan`ın türbesini açar. Maksat Türk olduğunu ispatlamak. Çünkü Hristiyan olduğu, devşirme olduğu yönünde yayınlar çıkmaktadır.
Mezar açılır, 350 yıl sonra açılan mezarda, ceset bozulmuştur ama kafatası sağlamdır.
Gazeteler o günlerde Mimar Sinan Türbesi’nde ARAŞTIRMA başlığıyla şöyle bir haber geçerler:
5 Ağustos 1935`teki Akşam: “Büyük Türk mimarı Sinan’ın kafatası mezarından çıkarılmıştır. Kafatası antropoloji müzesinde saklanacaktır. Kafatası üzerinde yapılan tetkikatta bunun brakisefal yani yassı yuvarlak olduğu görülmüştür. Bütün Türkler brakisefal olduklarından büyük mimarın yalnız kültür itibariyle değil, ırk itibariyle de Türk olduğu bir kere daha meydana çıkmıştır.”
Dr. Şevket Aziz Kansu raporunda Mimar Sinan’ın kafatasının 89-90 ölçülerinde yani Hiber-Brakisefal olduğunu belirtir. Antropolog Afet İnan, Anadolu`da yüzlerce iskelet üzerinde araştırma yapmış ve neticelerini kitaplaştırmıştır.
İbrahim Hakkı Konyalı`nın belirttiğine göre 1940`larda restorasyon amacıyla Sinan`ın mezarı açılır. Daha önceki araştırmalardan haberi olmayan heyet şaşırır.
Çünkü kafatası mezarda yoktur. Nerede olabilir sorusu akıllara düşer... O yıllarda 64 bin kişinin kafatası ölçülür. (!)
Çünkü kafatası mezarda yoktur. Nerede olabilir sorusu akıllara düşer... O yıllarda 64 bin kişinin kafatası ölçülür. (!)
Çok ilginç...
YanıtlaSilKafatasçı deyimi buradan geliyor demek ki
YanıtlaSil