Düttürü Dünya, yönetmenliğini Zeki Ökten'in yapıp başrolünde Kemal Sunal'in oynadığı, 1988 yapımı bir Türk filmidir. Kemal Sunal bu filmi ile 1989 yılındaki Ankara Film Festivalinde en iyi oyuncu ödülünü almıştır.
Filmin konusuna gelince Mehmet Ankara'da bir pavyonda akşamları klarnet çalan bir müzsiyendir. Karısı, lisede okuyan kızı, zihinsel engelli oğlu ve diğer küçük kızı ile birlikte Ankara'da bir gecekondu mahallesinde yaşamaktadırlar. Oturdukları ev, evin sahibi olan kayınbiraderi tarafından müteahhite verilince, Mehmet evini kurtarabilmek için para biriktermeye başlar. Besteleri ile yapacağı kasetin bir gün kendisini ve ailesini bu sefil durumdan kurtaracağına inansa da Mehmet gerçek hayatın beklentilerinden ne kadar farklı olduğunu anlayacaktır.
Filmin neden klasik olacağına gelirsek (tabii bu bizim görüşümüz); film senaryosu ve sinematik çekimi açısından ileriyi gören bir film olarak karşımıza çıkıyor. Yani demek istediğimiz şu; film absürd sinema biçiminde Türkiye'de çekilen ilk filmlerden bir olma özelliği taşıyor (gerçi çok izlemesek de Yılmaz Güney'in filmlerinin de aynı karakterde olduğunu söyleyebiliriz). Absürd sinema ne demek sorusuna gelirsek, "yaşamın anlamsız olduğuna" dair Albert Camus'un sözlerinden yola çıkılarak geliştirilen, "madem öleceğiz; insanın kendini anlaması, çözmesi gerekir" düşüncesine dayalı sinematik bir anlatım biçimidir. Absürd Sinema'da mutlak bir mutluluk; mutlu bir son ve çoğunlukla bazen bir son bile yoktur (özellikle sonlar belirsiz olur). Absürd sinemaya göre bir şey komik olabilir; ama tamamiyle mutlu, dertsiz olamaz. Bu sanat akımı gene ki 1940'ların sonunda savaşların insanların huzurlarını ve umutlarını alıp götürdüğü ortamda doğmuş, büyümüş ve kendine yer bulmuştur. Yine dünya husursuz olduğu sürece gene yaşamaya devam etmesi muhtemeldir... Her neyse bunlardan burada bahsetmeyeceğiz.
İşte Düttürü Dünya filmini çağındakilerin ötesinde klasik film yapan, o zamanlarda Türkiye'de çekilen ilk absürd filmlerden olmasıdır. Gene filmin içinde, absürd sinemanın tanımından hariç, gerçek anlamda absürd şeyler de görebileceksiniz (spoiler vermeden). Film, dönem insanının çaresizlik içindeki sosyolojik durumununu ve çaresizliğini, Mehmet karakteri etrafından çok sade, karamsar ama komik bir şekilde işleyebilmiştir. Ayrıca, filmde sinematik çekimler açısından farklı tatlar bulabilir ve Ankara'nın tarihi dokusuna ait çeşitli öğeleri izleyebilirsiniz.
Peki ya Kemal Sunal ? Gerçi Kemal Sunalı öğretmen, propaganda gibi çeşitli ciddi filmlerde görsek de ilk kez bu kadar sade bir oyunculukta görebiliyoruz. Tabii ki Kemal Sunal'ı Kemal Sunal yapan güldürü etkileri, bu filmde de karşımıza çıkıyor.
Zaten Kemal Sunal olduğu gibi dursa biz gene de gülmüyor muyuz ?
Filmin konusuna gelince Mehmet Ankara'da bir pavyonda akşamları klarnet çalan bir müzsiyendir. Karısı, lisede okuyan kızı, zihinsel engelli oğlu ve diğer küçük kızı ile birlikte Ankara'da bir gecekondu mahallesinde yaşamaktadırlar. Oturdukları ev, evin sahibi olan kayınbiraderi tarafından müteahhite verilince, Mehmet evini kurtarabilmek için para biriktermeye başlar. Besteleri ile yapacağı kasetin bir gün kendisini ve ailesini bu sefil durumdan kurtaracağına inansa da Mehmet gerçek hayatın beklentilerinden ne kadar farklı olduğunu anlayacaktır.
Filmin neden klasik olacağına gelirsek (tabii bu bizim görüşümüz); film senaryosu ve sinematik çekimi açısından ileriyi gören bir film olarak karşımıza çıkıyor. Yani demek istediğimiz şu; film absürd sinema biçiminde Türkiye'de çekilen ilk filmlerden bir olma özelliği taşıyor (gerçi çok izlemesek de Yılmaz Güney'in filmlerinin de aynı karakterde olduğunu söyleyebiliriz). Absürd sinema ne demek sorusuna gelirsek, "yaşamın anlamsız olduğuna" dair Albert Camus'un sözlerinden yola çıkılarak geliştirilen, "madem öleceğiz; insanın kendini anlaması, çözmesi gerekir" düşüncesine dayalı sinematik bir anlatım biçimidir. Absürd Sinema'da mutlak bir mutluluk; mutlu bir son ve çoğunlukla bazen bir son bile yoktur (özellikle sonlar belirsiz olur). Absürd sinemaya göre bir şey komik olabilir; ama tamamiyle mutlu, dertsiz olamaz. Bu sanat akımı gene ki 1940'ların sonunda savaşların insanların huzurlarını ve umutlarını alıp götürdüğü ortamda doğmuş, büyümüş ve kendine yer bulmuştur. Yine dünya husursuz olduğu sürece gene yaşamaya devam etmesi muhtemeldir... Her neyse bunlardan burada bahsetmeyeceğiz.
İşte Düttürü Dünya filmini çağındakilerin ötesinde klasik film yapan, o zamanlarda Türkiye'de çekilen ilk absürd filmlerden olmasıdır. Gene filmin içinde, absürd sinemanın tanımından hariç, gerçek anlamda absürd şeyler de görebileceksiniz (spoiler vermeden). Film, dönem insanının çaresizlik içindeki sosyolojik durumununu ve çaresizliğini, Mehmet karakteri etrafından çok sade, karamsar ama komik bir şekilde işleyebilmiştir. Ayrıca, filmde sinematik çekimler açısından farklı tatlar bulabilir ve Ankara'nın tarihi dokusuna ait çeşitli öğeleri izleyebilirsiniz.
Peki ya Kemal Sunal ? Gerçi Kemal Sunalı öğretmen, propaganda gibi çeşitli ciddi filmlerde görsek de ilk kez bu kadar sade bir oyunculukta görebiliyoruz. Tabii ki Kemal Sunal'ı Kemal Sunal yapan güldürü etkileri, bu filmde de karşımıza çıkıyor.
Zaten Kemal Sunal olduğu gibi dursa biz gene de gülmüyor muyuz ?
bu filmin insanı daraltan bir havası var. ama yinede izlemeye değer.
YanıtlaSil